13 Aralık 2010 Pazartesi

Ben daha önce hapishaneye hiç düşmemiştim

Ve bu şekilde askerlikteki ilk 24 saati geride bırakmış oldum. Henüz zaman geçmek bilmiyor, üstelik tüm organizasyon zamanın geçmemesi üzerine tasarlanmış. Teoride sabah 5'te kalkılıyor. Yarım saat içinde tüm temizlik ve traş işlemlerinin yanısıra (150 kişinin yaklaşık 15 lavabo kullandığını düşünelim.) giymesi ciddi vakit alan üniforma ve botları giymek, botları boyamak, üstüne üstlük de yatağın çarşaf ve yorganını sıkı standartlara göre katlamak gerekiyor. Bütün bunların amaç ve sorgulamasını daha sonraya bırakıyorum. Günün (04.45 civarında başlar.) neredeyse tamamı ayakta geçiyor. Bunun önemli bir kısmı da bekleyerek geçiyor. 5 saniyelik bir fotoğraf çekimi için 1 saati aşkın süre beklemek gerekiyor. Yine benzer şekilde garip işlemler için sürekli bir bekleme hali var. Zaten askerliğin başvuru sürecinden itibaren de bunu yaşamak mümkün...
Komutanların büyük çoğunluğu iyi kalpli, gün içerisinde farklı farklı komutanlarla muhatap olmak mümkün. Bize en sık söylenen şey ise " siz kısa dönemsiniz uzun dönemlerle aranızda çok fark var." 1 Aralık'ta teslim olan uzun dönem askerler çok sıkı bir eğitimden geçiyorlar. Kahvaltıdan sonra 06.30 gibi toplanma alanından çıkıp öğle yemeği için 1 saatliğine geri dönüyorlar. Yemekten sonra da 18.30 yani akşam yemeğine kadar aynı yoğun tempoda çalışıyorlar. Sabah-öğle-akşam ve diğer gerekli görülen zamanlarda yapılan "içtima" dedikleri sayım ve kontrol sürecine gelirken her bir bölük ellerinde silahlarla uygun adım toplanma alanına geliyorlar. Sanıyorum ki burada yapılan en önemli şey bu. Savaşacak asker yetiştirmek. Burada acemiliğini yapan uzun dönemlerin önemli bir kısmı güney doğuya gönderiliyormuş. Yani TSK ülkenin bir ucunda terörle savaşacak 19-20 yaşında adamlar yetiştiriyor. Üstelik hammaddeleri yok denebilecek kalitede...
Yemek kalite ve miktarı vasat, tuvalet ve kalınacak yerler ise vasatın altında diyebiliriz. Kaldığımız koğuş 75 kişi ve hepsi kısa dönem. Buraya geldiğimden beri sevindiğim tek olumlu konu bu oldu. Genelde 9-10 civarında yatılıyor. Gün içinde uygun yerlerde yakalanan uyuklama fırsatları da son derece önemli. Ben daha bu konuda kritik yerleri bulamadım. Ama gözüme kestirdiğim yerler var. Bugün öğleden sonra bir boş vakitte koğuşta vakit geçirirken özellikle Nuri'yi ve geride bıraktıklarımı özlediğimi fark aettim. Ben hayatımda herhangi birini ciddi anlamda özlediğimi hatırlamıyorum. Üstalik sadece 24 saat geçmişken bu duyguyu bu kadar yoğun yaşamamın da tek bir sebebi var. Ben daha önce hapishaneye hiç düşmemiştim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder